|
Dursun Bayrak MTA Genel Müdürlüğü İnsanlığın yaklaşık son ikibin yıllık tarihi boyunca, ikibin veya daha çok sayıda ölüme yolaçan ve büyüklüğü M=6.0 ile M=8.9 arasında değişen toplam 130 depremde yaklaşık 850000 insan yaşamını yitirmiştir Bu depremlerin bölgelere ve yıllara göre dağılımı, belirtilmiş olan plaka sınırları ile uyumluluk gösterir.
Bunların bazıları Avrasya, Anadolu, Arabistan, Afrika. Hint Avustralya, Filipinler, Japonya, Pasifik, Juan de Fuca, Kuzey Amerika, Karaipler, Nazca, Güney Amerika ve Antartika plakalarıdır. Kıta sınırları plaka sınırı ile birebir örtüşmez. Bir plakanın kapsadığı alan kara ve denizi kapsayabildiği gibi (örneğin Afrika Plakası), sadece kara alanını (Arabistan Plakası) ya da sadece deniz alanını (Nazca Plakası) kapsıyor da olabilir. Manto üzerinde bu plakalar birbirlerine , göre sürekli yer değiştirirler ve onbinlerce-milyonlarca yıl içinde, yeryüzü coğrafyasının değişmesine yolaçarlar. Plakaların birbirlerine göre sürekli yerdeğiştirmesi ile oluşan gerilmeler yerkabuğunun bazı kesimlerinde enerji yoğunlaşmasına neden olur. Bu yoğunlaşmış enerjinin boşalımı ise depremleri oluşturur. Yılda birkaç mm-birkaç cm'lik düşey ya da yanal yerdeğişlermenin ürettiği gerilim ve enerji onlarcayüzlerce yıllık bir süre içinde yoğunlaşarak yüzeyde birkaç metreye ulaşabilen kayma ve çökmeler yaratabilir. Kırılmanın yarattığı enerji dalgaları saniyede birkaç km'lik bir hızla yerkabuğunda yayılır ve yüzeye ulaşır. Bu süreçlerin yoğun olarak geliştiği alanlar depremsellik açısından aktif bölgeler olarak tanımlanır. Bu bölgeler kimi plaka sınırlan boyunca uzanan diri (aktif) fay kuşaklarında yoğunlaşır. Yeryuvarının derinliklerindeki kayaç kütlelerinin dengede olduğu alanlar ise asismik (depremselliği düşük) olarak adlanır. Bu bölgeler çoğunlukla plakaların, sınırlardan uzak, iç bölümlerindedir. Plakaların yıllık yer değiştirme hızları birkaç mm ile birkaç yüz mm arasında olduğundan, enerji yoğunlaşması ve boşalımı onlarca yüzlerce yıllık bir süre içinde gerçekleşebilir. Enerjinin boşalımı iki türde gelişebilir: Nabız atışı türünde; Göreceli olarak kısa bir dönemde birikmiş olan enerji dışa boşaltılır, ancak kütleler denge konumuna ulaşamadığı için, yeniden denge yönünde hareketlenme, gerilim ve enerji depolanması sözkonusu olur ve yakın bir gelecekte aynı bölgede yeniden boşaltılır. Büyük, yıkıcı bir depremde enerjinin tümü ile, bir anda boşaltılamayışı sonucu ana depremden sonra gelişen artçı depremlerdeki enerji boşalımları da bu türdendir, Bu, göreceli düşük enerji yoğunlaşmasının boşaltıldığı depremler (çok) sık oluşur ve genellikle de küçük depremlerdir. Yıkıcı ana depremden sonra gelişen artçı depremler, ana depremde hasar görmüş yapıların ve tesislerin çökmesine neden olur. Ansızın: Bir bölgede onlarca yüzlerce yıllık bir dönem boyunca birikmiş gerilimden kaynaklanan aşırı enerjinin ansızın boşalımı sonucu gelişir. Yıkıcı etkileri ilk gruba göre oldukça yüksektir ve yıkıcı depremleri oluşturur. Bu iki tür enerji boşalımında
da yeryüzünde faylanmalar, çatlaklar, yarılmalar, kütle kaymaları, bir yörenin
yükselmesi ya da çökmesi, kaya düşmeleri, dev dalgalar, denizin geçici
olarak çekilmesi ya da ilerlemesi, yüzeyde ve yapılarda kaymalar-ötelenmeler
ve bükülmeler, kumlu ve suya doygun alanlarda sıvılaşmalar ve insan ürünü
yapıların çökmesi türünde olaylar gelişebilir.
Depremler yeryüzünün tüm bölgelerinde eş büyüklüklerde, şiddette, sıklıkta oluşmazlar. Bunedenle, depremlerin yoğunlaştığı alanları ve bu yoğunlaşmaya neden olan süreçleri açıklayabilmek için yerkabuğunu oluşturan plakaların birbirlerine göre davranışlarını gözden geçirmek yararlı olacaktır.
Yerkabuğunda plakaların (birbirlerine göre) yer değiştirmesi Plakalar arasında (birbirlerine göre) üç tür yer değiştirme sözkonusudur. Bu yer değiştirmeler sırasında, herbir plakanın kendi içinde de kırılmalar ve kıvrılmalar gelişir ve bunun sonucunda büyük plakalar plakacıklara bölünebilir. Plakaların Uzaklaşması: Derinlerdeki manto malzemesinin yüzeye çıktığı Okyanus-ortası Sırtlar boyunca gelişir. İyi bilinen Örnekleri Atlantik-ortası Sırtı ve Doğu Afrika Ölü Deniz (İsrail) Yarılımı (Rıfti)'dır. Atlantik-ortası Sırt tüm Atlantik Okyanusu boyunca kuzey-güney yönünde uzanır ve doğusundaki Afrika ve Avrasya plakaları ile batısındaki Kuzey Amerika ve Güney Amerika plakalarının birbirlerinden uzaklaşmasına ve günümüzdeki konumlarına gelmelerine neden olmuştur. Bu sırt boyunca uzaklaşma günümüzde de devam eden bir süreçtir. Bu süreçte yüzeye çıkan magma volkanik adaları da oluşturabilir. Doğu Afrika-Ölü Deniz Yarılımı'nda ise batıdaki Afrika ve doğudaki Arabistan plakaları yılda birkaç mm hızla birbirlerinden uzaklaşmakladır. Bu açılmanın etkisi ile Arabistan Plakası kuzey yönde kaymakta ve sınırdaş olduğu Anadolu Plakası'nı batıya doğru itmekledir. Bu sırtlar boyunca transform faylar gelişir. Transform fayların sınırladığı ve sırt uzanımına dik yöndeki plaka bloklarının ise birbirlerine göre yanal yer değiştirmesi sözkonusudur. Bu sırt alanlarındaki depremlerin oluştukları alanlar ise bu bölümlerdir. Bu sırtlar boyunca sığ odaklı depremler (100 kilometreden az) meydana gelir.
Plakalardan Birinin Diğerinin Altına Dalması: Yerkabuğunu oluşturan plakalardan İkisi birbirine yaklaşıp çarpıştığında gelişir. Daha yoğun plaka, daha az yoğun plakanın altına dalar. Bu alanlar en derin deniz çukurluklarının (hendek) izlendiği alanlardır. Japon Adaları boyunca, Japon-Kuril Çukurluğu ve Nankai Çukurluğu alanlarında Pasifik ve Filipin plakalarının Avrasya Plakası, Afrika Plakası'nın Anadolu Plakası altına dalması bu tür yerdeğiştirmeye örnektir. Bu süreçler Güney Amerika'da And Dağları'nı, Avrasya Plakası doğusunda Japon Adaları'nı ve Avrasya Plakası güney bölümünde ise Himalayalar'ı (Avrasya-Hint plakalarının çarpışması sonucu) oluşturmuştur. Tonga Çukurluğu boyunca Pasifik Plakası'nın Hint-Avustralya Plakası altına dalma hızı yılda yaklaşık 100-240 mm'dir. Bu tür levha sınırları depremselliğin en yoğun olduğu bölgelerdir. Buradaki depremler çoğunlukla derinlerde oluşur. (700 kilometre derinliğe kadar varabilir.) Plakaların Sürtünmeli Kayması: Bu yerdeğiştirme İki türde oluşabilir. Komşu plakalardan biri diğeri ile ters yönde kayar. Bunun iyi bir örneği Kuzey Anadolu Fayı'dır. Bu fay, güneyindeki Anadolu Plakası ile kuzeyindeki Karadeniz Plakacığı (Avrasya Plakası'nın bir bloğu) arasında sınır oluşturur. Bu Fay tüm yirminci yüzyıl boyunca da diriliğini korumuş, çok sayıda depremin geliştiği bir sınır olmuştur. 17 Ağustos 1999 tarihindeki Gölcük dış-merkezli son deprem de bu fay kuşağında oluşmuştur. Bu fay boyunca güneydeki Anadolu Plakası ile kuzeydeki Karadeniz Plakacığı'nın birbirlerine göre yerdeğiştirmesi yılda16-24 mm'dir ve Anadolu Plakası batı yönde kayar. Bu sınırlarda oluşan depremler sığ odaklı depremlerdir. Komşu plakalardan ikisinin de yaklaşık aynı yönde, ancak değişik hızlarda yerdeğiştirdiği sürtünmeli kaymaya örnek ise Pasifik Plakası ile Kuzey Amerika Plakası'nın sınırını oluşturan, Kalifornia'da (ABD) yüzlerce km uzanımlı San Andreas Fayı'nın bir bölümüdür. 1906 San Fransisco depremi bu fay kuşağında gelişmiştir. Yeryüzüne bir bütün olarak bakıldığında depremlerin, plakaların birbirlerine göre yerdeğiştirdikleri (uzaklaştıkları, yakınlaşıp çarpıştıkları ve sürtünmeli olarak kaydıkları) kuşaklarda sıklıkla ve yıkıcı büyüklükte oluştuğu gözlenir. Buna karşın, göreceli olarak duraylı olan plaka-içi alanlarda ise çok az ve küçük depremler oluşur.
Yeryüzünde
depremlerin yoğun olarak geliştiği asıl kuşak Kuzey ve Güney Amerika batı
kıyıları, Asya ve Japonya doğu kıyıları ile Avustralya'nın doğu-kuzeydoğu
açıklarını dolanan ve Pasifik Okyanusu'nu çevreleyen kuşaktır. Bu kuşak
Pasifik ' Plakası'nm Avrasya, Japonya, Filipin, Hint-Avustralya, Kuzey Amerika,
Karaipler, Nazca ve Güney Amerika plakaları ile sınırdaş olduğu kuşaktır
ve yaşadığımız yüzyılda depremlere yolaçan enerji yoğunlaşmasının
%80'inin bu kuşakla geliştiği düşünülür. Bu kuşak, volkan püskürmelerinin
de yoğun olması nedeni ile, "Ateş Halkası" adı ile anılır. Bir
ikinci kuşak Azor Adaları'ndan başlayıp İspanya-Fransa, Orta ve Güney
Avrupa, Anadolu, İran. Hindistan boyunca Çin'e kadar yayılan Alpin Himalaya
Kuşağı'dır. Bu kuşak içinde Avrasya, Afrika, Messina, Adriyatik, İyonya,
Ege, Sina, Anadolu, Karadeniz, Van, Arabistan, Hazer, İran veHint-Avustralya
plaka ve plakacıklannm birbirleri aralarındaki sınırlar yeralır.
Bu kuşakta ise dünyadaki tüm deprem oluşturucu enerji yoğunlaşmasının % 15'inin
içerildiği söylenebilir. Anadolu
Plakası'nın depremselliği
Anadolu
Plakası'nda depremlerin oluşumu Allantik-Ortası Sırt açılımı ve Afrika
ile Arabistan plakalarının davranışı ile yakından ilişkilidir. Atlanlik-Ortası
Sırt açılımı sonucunda güney bölümde Güney Amerika ve Afrika plakaları
birbirlerinden uzaklaşmakta, Afrika Plakası bu açılıma etkisi İle batı bölümünde
kuzeybatı, doğu bölümünde ise kuzey yönde kaymakta ve kuzeyindeki Avrasya
Plakası ve/veya diğer plakalar (Anadolu, Ege ve İyonya plakaları) ile yakınlaşmaktadır.
Bu arada Afrika Plakası'nm doğu bölümünde, Etiyopya'da da bir yarılma
(okyanus-ortası sırtın erken dönemi) gelişmektedir. Bu açılım ve Kızıldeniz
Yarılımı Afrika Plakası ile sınırdaşı Arabistan Plakası'nın
birbirlerinden uzaklaşmasına neden olur. Bu açılmanın sonucunda Arabistan
Plakası kuzey yönde kayar ve günümüzden -15-20 milyon yıl önce kapanmış
bir okyanus kolu olan ve Güneydoğu Anadolu sınır çizgisi ile çakışan
Bitlis Kuşağı boyunca sınırdaş olduğu Van Plakası'nı kuzey-kuzeybatı yönde
iter. Bu itmenin ve sıkıştırmanın etkisi ile Van Plakasında kıvrılmalar
olur, kabuk kalınlaşır ve kısalır. Van Plakası Anadolu Plakası ile sınırdaştır
ve bu sınır Doğu Anadolu Fayı'dır. Karlıova'da Doğu Anadolu Fayı'nın
kuzey ucu, Anadolu Plakası'nm kuzeydeki sınırı olan Kuzey Anadolu Fayı ile
kesişir. Bu nedenle Karlıova üç plakanın (Anadolu, Van ve Hazer plakaları)
kesişme noktasıdır.
Gerek
Kuzey Anadolu Fay kuşağı ve gerekse de Doğu Anadolu Fay Kuşağı tek bir
fay yerine birbirlerine bağlanan bir dizi faydan oluşur. Bu iki kuşakta da
faylar arasında kırılmamış bölgeler, fayların sürekli bir tek faya dönüşmesi
eğilimi nedeni ile deprem riski taşıyan alanları oluştururlar. Plaka'nın
kuzey ve güney bölümlerindeki değişik yönlü kaymalar ise Batı Anadolu
Graben Sistemi'nde de depremlere yolaçar. Bunun yanısıra Anadolu Plakası'nın
kendi içinde, bu değişen yerdeğiştirme hızlarına ve yönlerine bağlı
olarak gerilimin yüklenmesi Tuzgölü, Ecemiş ve Kırıkkale ve Doğu Anadolu
fayları gibi riskli alanları da oluşturur.
DEPREM ŞİDDETİ Depremlerin
yeryüzünde can kaybı, yapı ve tesisler üzerinde oluşturmuş olduğu hasara
göre sınıflandırılması "Deprem Şiddeti" adı verilen bir ölçeklemeye
göre yapılır. Bu ölçekleme deprem-ölçerlerin bulunması öncesinde oluşturulmuş,
yaşadığımız yüzyıl içinde geliştirilmiştir. Şiddet, büyüklükten
farklı olarak, doğrudan yeryüzü zemin yapısı ve yapılaşma koşulları
ile ilişkilidir. Deprem şiddetini Ölçmede birçok yöntem (Rossi-Forel,
Mercalli-Sieberg, Omori-Cancani, Mercalli-Cancani, Değiştirilmiş Mercalli,
Medvedev-Sponheur-Karnik ve Japon yöntemleri) bulunmakla birlikte yaygın
uygulananı Mercalli yöntemidir. Değiştirilmiş Mercalli ölçeklemesinde 12
aşama sözkonusudur.
DEPREM BÜYÜKLÜĞÜ [MAGNİTÜT] Deprem
dalga genliğinin mikron türünden değerinin logaritması ilkesine dayanan bir
ölçekleme 1935 yılında Richter tarafından geliştirilmiştir. Bu, depremin
yüzeyde yolaçtığı hasardan (deprem şiddetinden) bağımsız bir ölçeklemedir.
"Deprem Büyüklüğü (Magnitüd)" olarak tanımlanır ve
"M" ile simgelenir. Günümüze değin saplanabilmiş en büyük
deprem, M=8.9 büyüklüğündedir. Büyüklüğü
6.0 ve daha fazla olan depremler yıkıcı depremlerdir, yüzeyde süreklilik gösteren
fay (yüzey kırığı) oluştururlar. Bu büyüklükteki depremlerin
tekrarlanma dönemi (bu büyüklükte bir depremin oluştuğu bir bölgede
yeniden oluşma aralığı) 300-400 yıl dolaylarındadır. Büyüklüğü 5.0
ile 5.9 arasında olan depremler de yüzeyde önemli yıkıcı etki yaparlar,
ancak oluşturdukları faylar (yüzey kırıkları) sürekli değildir. Bu tür
depremler, varolan bir fayın hareketlenmesi sonucunda oluşurlar ve yeni faylar
(yüzey kırıkları) üretmeyebilirler. Tekrarlanma dönemleri 10-30 yıl arasında
değişir. Büyüklüğü 4.0'dan küçük olan depremler ise yüzey kırığı
oluşturmaz, bilinen bir diri (aktif) fay ile ilişkili olmayabilir ve yeryüzünün
tüm bölgelerinde {özellikle de plaka içi alanlarda) oluşabilir.
Bu
bulgulara göre, geçtiğimiz yüzyıl içinde M=7.0 dolayında bir deprem olmuş
bir (diri) fay alanında yakın gelecekte bu Yerkabuğunda bir yıl içinde
değişik büyüklükte yeni bir deprem oluşma olasılığı, geçtiğimiz
iki yüzyıl boyunca yıkıcı depremlere sahne olmamış (diri) fay alanlarına
göre çok düşüktür. Buna karşılık, günümüzden yaklaşık üç yüzyıl
önce bu büyüklükte depreme uğramış bir (diri) fay alanında yakın bir
gelecekte deprem oluşma olasılığı çok yüksektir.
www.mta.gov.tr
http://www.usgs.gov/
|